KANDIRA PINARLI KOYU SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ
  Kandira Tarihi
 

                                                                                                       Kandıra Tarihi.

Bizanslılar ilçeye santral anlamına gelen "Kentri" adını vermişlerdir. İlçeye bu ismin verilmesinin sebebi, ilçenin Üsküdar ile Tarsus arasında gece yapılan bir haberleşme sisteminin bir santrali niteliği taşımasıdır.Kerpe Bitinya Krallığının ardından Roma Bizans  ve Ceneviz gemilerinin uğrağı haline gelmiştir. Osmanlı döneminde İstanbul'un ihtiyaçlarından odun kömürü, tomruk ve tahtanın bir kısmıda Kerpe'den ulaştırılmıştır. Kandıra Orhan Bey zamanında 1308-1317 tarihleri arasında Kocaeli fatihi adıyla anılan Akçakoca Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.1868 yılından önce Kandıra, Üsküdar kazasına bağlı bir nahiyeydi. Kaza olunca Bağımsız İzmit Sancağına bağlandı.Milli mücadele içinde de aktif rol alan Kandıra Kurtuluş Savaşı sırasında da işgallere maruz kalmıştır. 1918'de İngilizlerin, 1920'li yıllarda Yunanlıların işgallerini yaşayan ilçe, bir dizi Rum, Ermeni, Abaza, Çerkez çetelerinin saldırılarına maruz kaldı. Bu dönemde Kuva-i Milliye ve Atatürk'e gerekli desteği veren Kandıra, Milli Mücadele yıllarında da üzerine düşen onurlu görevi en iyi şekilde yerine getirmiştir. 
Bölgenin en yüksek tepesini Babadağı (400 m.) oluşturur. İlçenin en önemli akarsuları Sarısu, Seyrek ve Kumcağız dereleridir. İlçede Pınarlı köyünde tabii göl, Karaağaç ve Kaynarca ilçesinin Arifağa köyleri arasında Kamış gölü, Ütük'te bir gölet, ayrıca Ahmethacılar ile Kaymas Erikli köyleri arasında Toramanlar göleti vardır. Yılda ortalama 900-1000 mm. civarında yağış alan ilçede tabii bitki örtüsünü gür ormanlar oluşturur.
Kandıra, ilimizdeki temiz sahilleri nedeniyle yaz aylarında turizm faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir ilçedir. Ayrıca Babadağ Tepesinde Kocaeli fatihi Akçakoca’nın anıtmezarı bulunmaktadır. Yöreye özgü Kandıra bezi dokuma tezgahlarında dokunur ve peçete, köşe yastığı, masa örtüsü v.b. işler eski Türk motifleri ile işlenerek beğeniye sunulmaktadır. Hindi ve yoğurdu ile haklı bir üne kavuşan Kandıra meşhur süsleme taşlarıyla da ayrıca çok iyi tanınmaktadır.
Bir bahar günü Kandıra'ya  yolunuz düşerse İzmit-Kandıra otoyolu etrafında  masmavi keten tarlalarını görebilir  özlenen mavilikleri daha  Karadeniz  sahillerine ulaşmadan seyredebilirsiniz. İsterseniz  yol kenarında bir tarladan birkaç keten çiçeğini alıp gölgede kurutabilir mavi çiçekleri, narin yeşil yaprakları  ile yıllarca evinizin bir köşesinde  saklayabilirsiniz. Elbette ketenle yapılacaklar çiçeğini bir köşede kurutup saklamaktan ibaret değil. Yazın serin, kışın sıcak tutucu özelliği ve sağlamlığı için tercih edilen, deseni ve dokuma tekniği ile Kandıra'ya has karakteri olan “Kandıra Bezi”nin kaynağı da yine keten.
“Kandıra bezi”nin öyküsü keten bitkisinin ekimi ile başlar. Keten, sonbaharda ya da ilkbaharda ekilen, tohumu ve lifi için yetiştirilen yıllık bir bitkidir. Tohumundan beziryağı yapılan ketenin lifi de Kandıra Bezi yapımında kullanılmaktadır. Rengi sarımtırak, beyaz ve esmer olan keten lifi, bitkinin sap ve gövdesini oluşturur.
 
Keten bitkisinde dışta görülen kabuk tabakasının iç kısımlarında, odunsu hücreler arasında, demetler halinde lif hücreleri vardır. Bu lif hücreleri demetleri birbirine ve kabuktaki diğer dokulara pektin denilen bir maddeyle bağlıdır. Olgunluğa erişen keten bitkisinin hasadı, kesilmeden topraktan elle yolunarak yapılır. Kökler bir tarafa saplar bir tarafa olmak üzere demetler haline getirilir. Tarlada kurumaya bırakılan keten, üzerindeki yapraklar kuruyup döküldükten sonra, yine tarlada birbirine çatılarak, beş ile yedi gün süreyle kuruma işlemi devam ettirilir. Bu bekleme süresi sonunda kendi saplarıyla bağlanarak oluşturulan keten demetleri harmana getirilerek sırayla serilip kurumaya bırakılır. Tohumlarından ayırmak için yivi denilen silindir şeklindeki taş bir aletle ve öküzler yardımı ile üzerinden geçilir. Keten liflerinin yapışık olduğu dokulardan ayırmak için derede ıslatılarak çürütme işlemi uygulanır. Yedi gün bekletilen lifler, dereden çıkartıldığında yabancı maddelerden uzaklaştırılmış olur. Harmana getirilen keten demetleri kurutularak tokmak denilen odundan yapılmış bir aletle dövülür. Dövme işlemiyle keten bitkisinin içindeki odunsu parçaların kırılması sağlanır. Sonrasında keten demetleri tutamlanarak (bir avuç içerisine sığacak kadar) mengenez denilen aletten geçirilir. Mengenez'de keten lifinin içindeki odunsu parçalar temizleninceye kadar işlem yapılır. Bu odunsu parçalara keçin denir. Mengenezden çıkan keten lifleri yivi tarağı denilen tarakla taranır ve iki parça halinde birbirine dolanarak burmalar oluşturulur. Tokmakla dövülen burmaların yumuşaması sağlanarak tekrar yivi tarağı ile taranır. Taranan lifler çıkrık yardımı ile büküm verilerek iplik haline getirildikten sonra ılgıdır denilen çatal bir sopaya dolanarak çile haline getirilir.
Çileler kül ile 4-5 saat kazanlarda kaynatılarak ipliğin beyazlaması sağlanır. Kaynatılma sonra kurumaya bırakılan çilelere ipliklerin tüylenmesini önlemek ve dokumada kolaylık sağlamak için çiriş yada haşıllama denilen işlemler yapılır. Bu işlem sırasında düğümlenip karışan iplikleri ayırmak için çileler, kelebe denilen tahtadan yapılmış aletlere geçirilir. Ilgıdır yardımı kelebedeki ipler, zincir atılarak kazıklardan toplanır. Yücüler ve taraktan geçirilerek düzen denilen el tezgahına yerleştirilir. Kumaşın boyuna olan ipliklerine çözgü ipliği, enine olan ipliklerine atkı ipliği denir. Bu uzun ve kademeli süreç sonunda yapılan iplikler Kandıra Bezi'nin çözgü ipliğini, pamuk ipliği ise atkı ipliklerini oluşturur.
Keten iplerinin ekiminden itibaren yapılan bu zor ve meşakkatli işlemlerden sonra kumaşın dokunması işlemi de kendine özgü ve zordur. Dokuma tezgahında dokunan kumaşın sıklaşmasını ve ipliklerin üzerindeki çirişi (Haşıl) gidermek için kumaş dokunduktan sonra yıkanır. Bütün bu işlemlerden sonra el emeği ile dokunan bu kumaşlar gerek tekstilde, gerekse el işlemelerinde kullanıma hazır hale gelmiştir.
Kandıra'daki keten dokumaları, ipliğinin özelliğine göre temelde kalın ve ince olmak üzere ikiye ayrılır. Kalın dokumalar, Çöp-kıtık ipi dokumalarıdır ve dokumalardan çuval, yaygı bezi gibi ürünler  elde edilir. İnce bez dokumalarının ipliklerine, desenlerine ve karıştırıldığı diğer dokuma ipliği cinslerine göre farklı çeşitleri vardır. Bunlar;  yalıngat, çezme, üskülü-idare, kirli dudu  gibi adlar alır.
 
Kandıra bezi, kundak bezinden, kefen bezine kadar hayatın tamamında kullanılan bir üründür. Bu kumaştan gömlek, iç çamaşırı, hırka, gelinlik, elbise, şalvar, yatak-yorgan çarşafı, yastık kılıfı, sedir örtüleri, masa ve minder örtüleri, perdeler, kilimler, sofra puğları gibi ürünler yapılır.  Ketenden dokunarak yapılan Kandıra Bezinin diğer bir özelliği ise çeşitli ip ve sim kullanılarak üzerine yapılan işlemelerdir.
Günümüzde Kandıra ve yakın köylerde keten ekimi az da olsa devam etmektedir. Diğer yandan önceden dokunmuş sandıklarda saklanan bezler artık gün yüzüne çıkmış, modern hayatın getirdiği bir çok üründe keten bezleri malzeme olarak kullanılmaya başlanmıştır. Meslek Liseleri el sanatları bölümlerinde Kandıra Bezinden el işlemeleri yapılarak çıkan ürünler sergilenmektedir.
KERPE

Kandıra' ya 10 km. , İzmit' e 50 km. uzaklıkta masmavi deniziyle, sırtını çam ormanlarına dayamış şirin bir Karadeniz köyüdür. Kerpe son derece elverişli bir coğrafi konuma sahip, sırtını alabildiğine sık çam ormanlarına dayamış, bu şekilde kuzeyden rüzgar almıyor. Denizi ise çocuklu aileler için idealdir. Karadenizin o meşhur dalgasını burada, fırtınada bile görmeniz pek mümkün değildir. Kayalıkar haricinde ise tamamıyla kumdur. Su, 150 metre ileride bile bazı yerlerde boyu geçmeyecek kadar sığı. Kerpe' deki eşsiz güzellikteki "Kayalıklar" ise birçok insanın buraya gelmesi için tek sebep durumundadır.Tırmanarak ya da dalarak değişik heyecanlar yaşayabileceğiniz Kerpe Kayalıklarında, ayrıca ilginç mağaralar da bulunmaktadır. Özellikle kayaların altındaki boşluklar, dalış sporu meraklıları için idealdirEskiden pek bilinmeyen Kerpe, tanıyanların kıskançlıkla kendilerine sakladıkları bir yerdi. Yıllarca, eletriksiz, susuz hatta yolsuz olmasına rağmen tutkunları tarafından vazgeçilemeyen bir yerleşim yeriydi. Günümüzde bu sorunlar bulunmamaktadır ve Kerpe' ye olan talep çok daha artmıştır.
KEFKEN
Kandıra' ya bağlı olan kıyı yerleşimleri arasında en gelişmiş olanı Kefken' dir. Kandıra merkezine 20 km. uzaktadır.
Kefken de, denizi, kumsalları ve çam ormanlarıyla Kerpe gibi vazgeçilmez bir yerdir.
Kefken' e 1 km mesafede Kovanağzı ve plajı bulunmaktadır. Küçük olmasına karşı, çok ilgi çeken plajın yarısı Askeri Dinlenme Kampı' na aittir.
CEBECİ
Kandıra' ya 27 km. uzaklıktaki Cebeci, tertemiz denizi, geniş kumsalları, harika doğasıyla ideal bir tatil yeridir. Özellikle çadır turizminin en yaygın yapıldığı yerdir.

Cebeci' de deniz sezonu Haziran ortası başlar. Ama bu tarihten önce gelip bu şirin köyde dinlenenlerin sayısı da oldukça fazladır.    
Deniz ve güneşin keyfi ise Eylül' e kadar muhteşem kumsalda sürmektedir.

Cebeci sahilinin geniş ve uzun olması yanında en çok dikkat çeken özelliği güzel kumudur. Bu sahil, yaz aylarına Onbin kişinin birbirini rahatsız etmeden güneşleneceği kadar büyüktür ve incecık kumu da tene yapışmaz. Güneşlenmek için idaeldir.
 
SAHİLLER
Kandıra'ya 20 km. uzaklıktaki Kefken kıyı yerleşimleri içinde en gelişmiş olanıdır. Denizi, kumsalları ve çam ormanlarıyla Kerpe gibi vazgeçilemeyecek özelliklere sahiptir. Amatör sualtı avcılarının uğrak yeri olan Kefken Adası'nda vahşi doğayla iç içe sayısız koylar tatilcileri beklemektedir.

 
 
  Bugün 18 ziyaretçikişi burdaydı! Facebook'ta Paylaş
OnlineSayac

 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol